Daire, Seyahat Parkı davası kapsamında 18 yıl mahpusa mahkum edilen, 14 Mayıs’ta yapılan 28. Devir Milletvekili Genel Seçimi’nde milletvekili seçilen Atalay hakkında, avukatının yargılamanın durması ve tahliyesine yönelik talebini karara bağladı.
Buna nazaran, koşulları oluşmadığı gerekçesiyle Atalay’ın tahliye ve hakkındaki yargılamanın durması istemi reddedildi.
Sanığın, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 312. hususunda belirtilen “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya yahut misyonlarını yapmasını kısmen yahut büsbütün engellemeye teşebbüs” kabahatinden yargılandığı anımsatılan kararda, Anayasa’nın 83 ve 14. unsurları kapsamında yasama dokunulmazlığına ait kıymetlendirme yapıldığı belirtildi.
Yasama dokunulmazlığına ait Anayasa’nın 83. unsurunda iki istisna bulunduğuna işaret edilen kararda, bunlardan birincisinin “ağır cezayı gerektiren suçüstü hali”, ikincisinin ise “seçimden evvel soruşturulmasına başlanmış olmak kaydıyla Anayasa’nın 14. hususundaki durumlar” olduğuna işaret edildi.
Anayasa’nın 14. unsuru kapsamına hangi kabahatlerin gireceğine Anayasa koyucunun somut bir niteleme yapmadığı aktarılan kararda, bu durumun yargı içtihatlarına bırakıldığı belirtildi.
Kararda, “Anayasa koyucunun iradesinin, milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığına kasteden bir faaliyette bulunduğu takdirde dokunulmazlıktan yararlanmaya devam etmemesi gerektiği istikametinde olduğu açıktır.” değerlendirmesinde bulunuldu.
TCK’nin 302, 307, 309, 311, 312, 314, 315 ve 320. hususları ile 310. hususunun birinci fıkrasında belirtilen cürümlerin “mutlak ve asli nitelikte terör suçu” olduğuna işaret edilen kararda, şu tabirlere yer verildi:
“Açık bir halde 5237 sayılı TCK’nin 302, 307, 309, 311, 312, 313, 314, 315 ve 320. unsurları ile 310. hususunun birinci fıkrasında yazılı hataların Anayasa’nın 14. unsuru kapsamında kıymetlendirilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır. Aksi takdirde Türkiye Cumhuriyeti’nin devleti ve milletiyle parçalanamaz bütünlüğüne kasteden pek çok kanlı terör hareketini gerçekleştirdikleri için haklarında, sayılan mutlak terör kabahatlerinden soruşturma ve kovuşturma bulunup yakalanması mümkün olmayan ve kırmızı bültenle aranan şahısların milletvekili seçilmesinin ve yemin ederek misyona başlamalarının önü açılır ki bu durumun hukuken isabetli olduğunu savunmak mümkün değildir.”
Gezi Parkı nedeniyle yürütülen aksiyonlara ait mahallî mahkeme kararına atıf yapılan Yargıtay 3. Ceza Dairesi kararında, aksiyonlar sırasında 78 vilayette 746 kanuna karşıt toplantı ve şov yürüyüşü düzenlendiği, 280 iş yeri, 259 özel araç, 103 polis aracı, 1 konut, 1 polis merkezi, 5 kamu binası, 12 parti binası ve çok sayıda kamu malının ziyan gördüğü anımsatıldı.
Yerel mahkemece Atalay’ın, “bir plan dahilinde yürütülen kalkışma hareketinin başlaması ve tüm ülke sathına yayılarak derinleşmesi kapsamında faaliyette bulunduğu”nun kabul edildiği kaydedilen kararda, Atalay’ın şiddet olaylarının tırmanmasına taban hazırlayan Taksim Dayanışması’nın tesirli üyelerinden olduğu ve atılı kabahatlerin “asli faili” kabul edilen Osman Kavala ile irtibatı bulunduğu bildirildi.
Kararda, yargılamanın genel kararlara nazaran devam etmesi gerektiği belirtilerek, şu sözler kullanıldı:
“Sanığın üzerine atılı cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya yahut misyonlarını yapmasını kısmen yahut büsbütün engellemeye teşebbüs etme kabahatinin Anayasa’nın 14. hususu kapsamında yer alması ve soruşturmasına seçimden evvel başlanmış olması dikkate alındığında, Anayasa’nın 83. unsurunun ikinci fıkrası ikinci cümlesi uyarınca yasama dokunulmazlığından faydalanamayacağı kanaatine varılmakla, yargılamanın genel adap kararlarına nazaran devam etmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.”
Daire, Seyahat Parkı davasına ait kararını daha sonra verecek.
ATALAY HAKKINDAKİ DAVANIN GEÇMİŞİ
Can Atalay, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde Seyahat aksiyonlarına ait davada yargılanmış ve TCK’nin 312. hususundaki “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya yahut misyonlarını yapmasını kısmen yahut büsbütün engellemeye teşebbüs” cürmüne “yardım eden” sıfatıyla katıldığı gerekçesiyle 18 yıl mahpusa mahkum edilmişti.
Mahkemece, davanın başka sanıkları Anadolu Kültür AŞ İdare Heyeti Lideri Osman Kavala ağırlaştırılmış müebbet, Ayşe Mücella Yapan, Çiğdem Mater Utku, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi de Atalay üzere “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım” hatasından 18’er yıl mahpus cezasına çarptırılmıştı.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi, lokal mahkemenin 8 sanık hakkındaki mahkumiyet kararını hukuka uygun bulmuştu.
