Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Siyasetleri Heyeti Üyesi Doç. Dr. Kemal Şamlıoğlu Haber7 için değerlendirdiği “Türkiye Yüzyılı”na ait son yazında “Türkiye Yüzyılı mefkuresinin medeniyet kurucu dinamizmi” üzerinden oluşturulmaya çalışılan tasavvurun tablosunu tahlil etti.
İşte Doç. Dr. Kemal Şamlıoğlu’nun “Türkiye Yüzyılı VI: Yükseliş: Bedeller, Kültür ve Medeniyet” başlıklı yazısı;
Büyük medeniyet yükselişlerine şahitlik etmiş kuşaklar talihiyle, çöküşlere şahitlik etmiş kuşaklar ise kabullenme felaketiyle anılmıştır. Uygarlık hiç bitmeyen dinamik süreci, kendi tabiatında ve kurallarında yaşatabilmektir. İşte büyük medeniyetin tekrar inşası ve ihyası, İslâm dünyasının tekrar ayağa kalkacağı kurucu bilginin hakikat varlığıyla alakalıdır. Türkiye Yüzyılı, milletimizin kendi bedeller sistemi ve tarihin kılavuzluğunda yükseliş kuşağını, harekete geçirecek medeniyet sorununu artık bir krizden ve inkırazdan yüzyılı kurgulayacak dirayete taşıyacaktır. Bu, değişimin metafiziği ve milletimizin yitik mirasıdır.
Tarihin kılavuzluğuna kulak vermek gerekirse Asr-ı Saâdet periyodu ve sonrasındaki medeniyet deneyimleri dikkate alındığında; İslâm medeniyetinin gelişimi tarihi süreklilik bakımından kesinti kabul etmeyen temel bir yörüngede seyretmiştir. Bilhassa İslâm’ın birinci vakitlerinden sonra medeniyet dairesine Mâverâünnehir ve Fergana Vadisi’yle emsalsiz yükselişler silsilesi yakalayan medeniyetimiz, Mâturîdî’yle kurucu bilgi vasfını, rasyonel düşünme hünerlerini kelam konusu yörüngeye sabitlerken; öteki yandan Buhârî’yle Peygamber ışığını sağlam temellerde akli ve nakli metotlara uygulayabilmiştir. Aksine tekrar birebir medeniyet ikmal alanında Uluğ Bey’le medeniyetimiz astronomiyi, matematiği ikmal ederken yani çağdaş üniversitelerin ve bilimsel metotların temellerini atarken; Batı medeniyeti kendi karanlık ve Skolastik Orta Çağ’ında hâlâ Aristo’nun yazdığı kitaptan gökyüzünü ve cihanı çözmeye çalışmaktaydı. İşte Ahmed Yesevî üzere hakikat arayışını Mâverâünnehir ve Fergana Vadisi’nden derece derece yayılan hikmet epistemolojisiyle Ön Asya’ya hatta çok vakit sonra Balkanlar’a kadar ulaşacak medeniyet meşalesinin ulu mimarları, Yesevi ve Yûsuf el-Hemadânî ocağından yani Doğu’dan yükselen ışığın kurucu bilgi teoriği ve pratiği olarak medeniyeti nasıl etkilediği, bizatihi kurduğu kılavuz olacak niteliktedir. Bu bağlamda Batı’da ise Endülüs’le birlikte gelişen ikinci medeniyet beşiği, hem niyette hem de bilimsel bilgi kategorilerinde Abbas b. Firnâs ile mühendislikte, Zehrâvî ile cerrahide, ed-Dânî ile ise bütün bir Orta Çağ Avrupa kanısına hâkim olmuş Aristotelesçi kapalı cihan modeline, Batlamyus sistemine Komernik’ten yaklaşık 500 yıl öncesinden birinci tenkidin getirilişi; öbür yandan İbnü’l Arabî, İbn Rüşd, İbn Meserre’le yakalanan felsefi ve ontolojik niyetin Endülüs’ü medeniyet olarak nasıl ikmal ettiği ve Orta Çağ Avrupa fikrini nasıl etkilediği, kanıtlarıyla tarihin şahitlik ettiği bir durumdur.
İşte Yesevî ocağından yani Doğu’dan gelen hikmetle, İbnü’l Arabî’nin Batı’dan Doğu’ya seyahatiyle Batı’dan getirdiği hikmetin Anadolu’da Yûnus Emre, Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî ve Hacı Bektâş-ı Velî’yle buluşması, Anadolu irfanı olarak zikredilen mayanın; öteki türlü söylemek gerekirse Anadolu İslâm medeniyetinin Doğu ve Batı ortasındaki uygarlık yörüngesini tanımlamaya ziyadesiyle yetecektir. Allah-kâinat-insan noktasındaki ontolojik temellendirmenin fazilet, hikmet ve ilim bakımından şiar edinişi, medeniyetimizin oyun kurucu tarihi kökeni itibariyle nasıl bir kaynak ve kılavuzluk muhtaçlığına karşılık vereceğinin esasen beyanatıdır. Zira bu medeniyet, kültür dairemiz açısından mazinin yani tarihin kılavuzluğu ve yapılanlarıyla vardır. Vardır zira medeniyet mefkûremizin bedeller alanındaki diriliş ve yükseliş kuralları muhakkaktır.
Bugün gelinen noktada AK Parti’nin neredeyse çeyrek asırlık siyasi fikri izlek alanı, medeniyet merkezli tahayyülün ve tasavvurun irade şuuruyla, marufun egemenliğini temel alarak medeniyet ve kültürümüzü sürekli önceleyen aksiyon bütünlüğüne ve tutarlılığına sahiptir. Bu hareket bütünlüğü tarihi miras olarak dert/ideal, ahlâk, tevazu, özgüven ve ruh farkındalıklarıyla direkt toplumumuz ismine insan gerçeğiyle yani ahsen-i takvimle bağlantılı yaratılış bedellerine hürmet ile bütünleşiktir. Zira Türkiye Yüzyılı ve milletimiz, ülkülerini kendi bünyesinden ve bu ülkenin gerçeklerinden çıkararak ilerleyecektir. Adil bir devlet, kerim bir devlet ve müreffeh bir devlet yüzyıla ettireceği tanıklığı; bilim, teknoloji, sanat, edebiyat üzere her alanda mevcut olacak gelişimin, sonuçları itibariyle Türkiye Yüzyılı vizyon amaçlarına hakikat inançla ilerleyecektir. Bütün bunlar tıpkı vakitte tam bağımsız Türkiye’nin olmazsa olmazları olarak ulusal ve kültürel bağımsızlığın mevcudiyeti/korunması ismine ön şart niteliğindedir.
Fikir ve siyasetin daima yan yana olduğu farz edilirse Türkiye Yüzyılı mefkuresinin medeniyet kurucu dinamizmi, baştan sona ihya edici kapasitesini, tarihe ve uygarlıklara emsal niteliği taşıyan kentler, külliyeler, sanat yapıtları, ulu mabetler inşa ederek gösterecektir. AK Parti’nin kendi köklerimiz üzerindeki kültür ve medeniyet ısrarı ve siyaseti, bir evreden sonra Necip Fazıl’ın düşlerini hatta fetih sahibi Fatih Sultan Mehmet’in çağcıl yeniliğini sahiplenip, Ayasofya’yı tüm insanlık ismine ihya etmenin davasıyla beden bulacaktır. Zira köklerimiz bizim asli kıymetlerimiz, yarınlara bırakabileceğimiz en değerli hazinemizdir. Kültürel ve insani manada beslenmeyen hiçbir siyasi hareket yaşayamaz. AK Parti, tarihin derin köklerinden beslenerek, çağın koşullarına tahlil üretebilecek bir yol/yolda olmak uğraşıyla istikametini durmaksızın sürdüren, kesinti kabul etmeyen, sürekliliğiyle milletinin gücünü ve iradesini emaneten mesul ve mansur bir şuurla Aziz milletine karşı vaziyet ediş hâlindedir.
AK Parti’nin Türkiye Yüzyılı’ndaki en büyük gayesi ve ideali insandır. İnsanı kendi kurallarında maddi, manevi ve kültürel olarak yaşatmanın devleti, medeniyeti yaşatmak manasına geldiği Edebâli ocağının bu en büyük siyasal ve kültürel öğütü, çağımız açısından demokratik özgürlüklerin garanti altına alındığı, hak, hukuk ve adaletin ileri demokrasinin gereklerine uygun hâle geldiği bir idare biçimini direkt vurgular niteliktedir. AK Parti devrindeki ıslahat ve yenilik eforlarının nihayeti, hiç durmadan insanımızın medeniyet yörüngesindeki güçlü farkındalığını ve kişiselliğini daha da geliştirmek, farklılıklarla bir ortada yaşama kültürünü kuvvetli medeniyet şuuruyla tesis edebilmektir.
Doç. Dr. Kemal Şamlıoğlu
T.C. Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Siyasetleri Heyeti Üyesi
