Haber7 muhabiri Yavuz Selvi’ye açıklamalarda bulunan Şuayıp Birinci, Türkiye’nin sıhhatte dijitalleşme bakımından hangi noktaya geldiğini açıkladı. Birinci, “Dünyada dijitalleşmenin en yüksek endeksine sahip bir bakanlığımız var” tabirlerini kullanırken, dünyanın her yanından talep görmeye başlıyorsunuz. Yanılgı yapmazsak bizi kimsenin yakalamayacağını düşünüyoruz ” dedi.
Sağlık Bakan Yardımcısı Dr. Şuayıp Birinci şunları söyledi:
Türkiye sıhhatte dönüşüm programı ile 20 yılda inanılmaz bir değişim yaşadı. Bugün, bütün sıhhat altyapısı değişti. İnsanları, tabiplere ve sıhhat altyapısına eriştiren bir sistemimiz var. 20 yıl evvel bizim kamu için 107 bin yatağımız vardı. Bunların 6800 kadarı kullanılabilir durumdaydı. Başkaları asker koğuşu üzere lavabosu olmayan hastanelerdi. Şu anda sıhhat sisteminde tabibini %112 artırmış, hemşiresini, ebesini 2.7 kat üste çekmiş bir ülkeden bahsediyoruz.
“KOVİD SÜRECİNDEN ÇOK BAŞARILI ÇIKTIK”
Bundan sonraki süreç sıhhatin sürdürülmesi ve hakikat yönetilmesidir. Burada dünyanın işaret ettiği en değerli nokta, bütün teknolojik ögeleri sistemin içine yerleştirmek. Bilgi ile yönetme kültürünü yerleştireceksiniz. Türkiye’de sıhhate müracaat, Avrupa’da en çok sıhhate müracaat yapanlarla birebir oranda. Harcadığımız paraya nazaran dünyada memnuniyeti en yüksek olan ülkeyiz. Kovid sonrası herkes sıhhat altyapısını restore etmeye yöneldi. Biz ise Kovid ile altyapımızı test etme imkanına kavuştuk. Bu süreçten bütün dünyanın kabulü ile çok başarılı bir biçimde çıktığımızı görüyoruz.
“BAKANLIĞIMIZ, DÜNYADA EN YÜKSEK DİJİTALLEŞME ENDEKSİNE SAHİP”
Dünyanın bizi örnek alacağı farklı noktalar da var. Bu da teknolojidir. Bugün baktığımızda uçtan uca dijitalleşmiş, doğumdan mevte kadar bütün sürecin dijitalleştiği ve hastaya ilişkin bütün kayıtlara hastanın da doktorunda erişebildiği sisteminde kendi kusurlarını anlık takip edebildiği bir Sıhhat Bakanlığı var. Dünyada dijitalleşmenin en yüksek endeksine sahip bir bakanlığımız var. Nüfus ölçeğine baktığımızda çok güzel durumdayız. Hastaların kendi dijital araçları ile kayıtlarına ulaşmada Avrupa’da dördüncü sıradayız. Almanya ise 14. sırada yer alıyor. Üstümüzde ise Çam Sakura Hastanesi’nin bir yılda baktığı hasta sayısından daha az nüfusu olan ülkeler var. Onlar da bizim dijitalleşme ve sıhhatte teknoloji konusunda çok daha uygun noktada olduğumuzu kabul ediyor.
“UÇTAN UCA HER ŞEYİ DİJİTALLEŞTİRMEMİZ LAZIM”
Bundan sonra inovasyon temelli çalışmalar yürütmek lazım. Bu türlü bir şey içinde uçtan uca her şeyi dijitalleştirmeniz lazım. Artık size teknolojinin yardımcı olması lazım. Onların her birinin hastanın ömrünü kolaylaştıran ve doktorun yardımcısı olacak bir asistana dönüşmesi lazım. Önümüzdeki 20 yılda yaşlı nüfusunun Türkiye’de %20’yi geçeceğini düşündüğümüzde ve 65 yaş üstü her iki vatandaşımızdan birinin beşere bağlı yaşamaya mecbur kalacağından dünyadaki sıhhatin yönetilmesinin çok sıkıntı olduğunu gösteriyor. Hareketsizlik, şişmanlık ve obezite dünyanın en büyük pandemisidir. Obezite pandemisi bütün dünyada devam ediyor. Bu da önemli düşüncelerin oluşmasına sebep veriyor. Avrupa’da gayri safi hasılanın yüzde 1’e yakını yalnızca hastalıklar sebebi ile oluşan iş kaybı oluşuyor. Bu türlü bir ortamda dijitalleşmeniz gerekiyor.
“YAZILIMLAR İLE TABİPLERE ASİSTAN ÜRETİYORUZ”
İnsanımızın yararı olacak bir öbür proje ise “Neyim Var?” Hastaneye başvuran hastalarımızın %85’ine teşhis koyabilen bir robottan bahsediyoruz. Günde 100-150 bin kişinin kullandığı bir sistemden bahsediyoruz. Dünya ve Türkiye’de her 100 şahıstan 6 şahsı aslında gitmemesi gereken branşlara başvurur. Türkiye’de de 2.2 milyon kişinin muayene olduğunu düşününce 120-130 bin kişinin yanlış branşa başvurduğunu düşünün, aslında dijital araçların gereksiz müracaatları nasıl azaltabileceğini gösteren çok kritik bir örnek. Bunlar Türkiye’nin dijitalleşmesi sayesinde erişilen noktalar. Biz yapay zekanın teşhis koyabildiği ve hastanın tedavi sürecine yardım edebildiği bir noktaya geldik. Türkiye’deki küçücük start-up şirketleri çok yeterli yazılımlar ile doktorlara asistan üretmeye başladılar.
“TAMAMIYLA YERLİ KAYNAKLAR KULLANILDI”
Sağlık Bakanlığı’nın uçtan uca bütün dijital araçları, büsbütün dijital teknolojiler ve külliyen açık kaynaklardır. Hiçbir ülkeye ve lisansa bağımlılığımız yok. Yalnızca bilgi tabanı ödediğimiz paralardan tasarruf ederek bu kadar büyük bir dijitalleşme başarısı elde ettik. Hiçbirine para ödemedik, zira hepsini açık kaynağa göç ettirdik. 2014’de e-nabız ile büyük bir kırılma yaşandı. Zira herkes fantastik şeyler söylediğini düşünüyordu ve kendinizi inandırmakta zorlanıyordunuz. O vakit ki yöneticilerimizde bize çok takviye oldular. Türkiye’nin gelecekte dünyadaki her noktaya uzaktan sıhhat hizmeti vereceğini düşünüyorum. Önümüzdeki periyotta bizi polikliniği olmayan hastaneler de bekliyor. Zira uzaktan tedavi edebiliyorsunuz. Çok az bir kümenin fiziki tedaviye muhtaçlığı olacak. Siz aslında bulunduğunuz coğrafyadan gönül coğrafyanıza da hizmet verebilirsiniz. Zira Türkiye’nin çok yetenekli insan kaynağı var. Pandemide Türkiye’nin sıhhat sisteminin çok güçlü olduğu ortaya çıktı. Ve sıhhat sistemimize inanç arttı.
Şehir hastanelerinde çarşaf değiştirme bile elektronik ortamda olduğu için çarşaf değiştirmenin bile bir kodu var. İnanılmaz sıhhat verisi ordumuz var. Bu standardı her yerde kullanıyoruz. Biz hangi işeme ne diyeceğimizi biliyoruz. Türkiye’deki yazılımcılar da biliyor. Memleketler arası bir standart var ise kullanıyoruz, yok ise kendimiz üretiyoruz. Birçok ülkenin geldiğimiz noktayı örnek alacak pozisyona geldik. Zira bunları çok az kaynak harcayarak yapıyoruz.
Sadece 2020 yılının e- nabız datalarına baktığımızda 40 milyar TL kar etmişiz. Çok çok az kaynak ile inanılmaz tasarruf elde ediyorsunuz. Artık robotların teşhis koyabileceği ve tedavi sürecinde asistanlık yapabileceği bir sisteme hakikat ilerliyorsunuz. Sistemi gelecekteki ögeler ile yönetebilecek hale gelebiliyorsunuz. Bunu yaptığınızda da birçok dünya ülkesinin önüne geçiyorsunuz. Dünyanın her yanından talep görmeye başlıyorsunuz. Kusur yapmazsak bizi kimsenin yakalamayacağını düşünüyoruz.
