Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Kanal7 Ankara Temsilcisi Mehmet Acet’in sunduğu Başşehir Kulisi’nde soruları yanıtladı.
Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, 6 Şubat’ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli sarsıntıların akabinde bölgedeki eğitim sisteminin normalleşmesiyle öğrencilerin okullarına tekrar döndüğünü tabir ederek, “Bugün prestijiyle bölgeye kaydını tekrar aldıran öğrenci sayısı 82 bin 405 oldu.” dedi.
Özer, programın başında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı Seçimi’nin birinci cinsinde halk tarafından sevgiyle karşılandığını belirtti.
AK Parti iktidarında, eğitim alanındaki antidemokratik uygulamaların kaldırıldığını söyleyen Özer, şöyle devam etti:
“20 yıldan beri istikrarlı bir biçimde fiyatsız kitaplar dağıtılıyor ve 4 milyara yakın kitap dağıtıldı. Biz ki bu eğitim öğretim yılı prestijiyle yardımcı kaynak konusunu ortadan kaldırdık. Yani yardımcı kaynakla ilgili 190 milyon yardımcı kaynağı arkadaşlarımız hazırlayarak tüm öğrencilere dağıttılar. Öbür taraftan taşımalı eğitim. Taşımalı eğitim çok az sayıda öğrencinin olduğu mahallelerden o çocukların eğitim erişimini engellememek için en yakın okul destinasyonuna taşınması. Fiyatsız bir biçimde, yıllardan beri istikrarlı bir halde bu çocuklar taşındılar. Taşımalı eğitim kapsamındaki öğrencilerin tamamına fiyatsız yemek verildi. Şu ana kadar 1,8 milyon yemek varken, biz 6 Şubat tarihi prestijiyle bunu 5 milyona çıkarttık. Okul öncesi eğitiminin tamamına fiyatsız yemek verdik.”
Fiziki yatırımları ve eğitimin demokratikleştirilmesi konusunda yaptıkları çalışmaları anlatan Özer, eğitimde uygulanan toplumsal siyasetlere ait, “Bu eğitimde uygulanan siyasetlerin bugünkü maliyeti 525 milyar lira. Hoş olan şey şu, 20 yıl içinde başlatılan hiçbir proje kesintiye uğramadı.” sözlerini kullandı.
“EĞİTİMDE OKULLAŞMA ORANLARI TÜM KADEMELERDE YÜZDE 99’UN ÜZERİNE ÇIKTI
Özer, 2000’li yıllarda 5 yaşındaki okullaşma oranının yüzde 11 olduğunu hatırlatarak, “100 çocuğumuzdan yalnızca 11’i eğitime erişebiliyordu. 89’u erişemiyordu. O 11’i de sosyoekonomik düzeyi en güçlü ailelerdi yani eğitimde fırsat eşitsizliği oradan başlıyordu.” açıklamasını yaptı.
Söz konusu periyotta ortaöğretimdeki okullaşma oranlarının da yüzde 44 olduğuna işaret eden Özer, “Şu anda ortaöğretim ve lisede bu oran yüzde 99,12’ye yükseldi. İlkokulda yüzde 99,54, ortaokulda yüzde 99,17. Yani Cumhuriyet tarihinde birinci defa anaokulundan liseye kadar, eğitimin tüm kademelerinde okullaşma oranları yüzde 99’un üzerine çıktı. Bu fevkalade bir kazanım.” diye konuştu.
“ÖĞRETMEN SAYISI 1 MİLYON 250 BİNLERE ULAŞTI”
AK Parti iktidarları öncesindeki eğitim sistemine ait kanılarını söz eden Özer, kelamlarını şöyle sürdürdü:
“Hem okul yapmayacaksınız, fiziki yatırım yapmayacaksınız hem de başörtüsü yasakları uygulayacaksınız ve diyeceksiniz ki ‘Muhafazakar kesim kız çocuklarını okula göndermiyor.’ Berbat niyetli bir yaklaşım, yani niyetleri bu ülkenin tüm gençlerinin eğitimle buluşması değil. ‘Benim şartımla benim koşullarımla eğitime gelebilirsin.’ bildirisi verilmiş. Bugün bu türlü güya o garip gureba çocukların eğitime erişimi yahut kız çocuklarının okullaşmaları, mesleksel eğitimin daha güzelleşmesiyle ilgili şeyler güya dertleriymiş üzere bu türlü timsah gözyaşlarıyla bu türlü tahliller üretiyorlar. Katsayı uygulamasının failleri, başörtüsü yasaklarının failleri. Yani bugünkü durumun asıl müsebbibi onlar. Yani bir sorunu ortaya koyanlar, tahlil üretemezler, tahlilin kesimi olamazlar.”
Öğrenci sayısı artarken, sınıfların kalabalıklaşmadığını, öğretmen sayısını da artırdıklarını lisana getiren Özer, şunları kaydetti:
“Öğretmen sayısı bugün 1 milyon 250 binlere ulaştı son atamalarımızla birlikte. Burada enteresan bir söz var. Lisede ortaöğretimde, öğretmen başına düşen öğrenci sayısı OECD ortalamasından bile daha güzel noktaya geldiği OECD raporu tarafından tescilleniyor. Yani birileri diyor ya ‘Kalabalık sınıflar şöyle böyle’ falan eğitimde tekil örnekler üzerinden eğitim sisteminin tamamına teşkil etme hastalığı var.”
Özer, 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli sarsıntılar öncesinde lisede olması gereken öğrencilere yönelik takip sistemi geliştirdiklerini ve alanda çalışmalar yaptıklarını lisana getirdi.
“OKULDA OLMASI GEREKEN ÖĞRENCİLER İÇİN 2 SİSTEM GELİŞTİRDİK”
Okulda olması gerekirken 95 bin kaydı yapılmamış öğrenciye ait soruya Özer, şu cevabı verdi:
“Biz 2 tane sistem geliştirdik bu süreçte. Birincisi erken ikaz sistemi. Bir de takip sistemi. Erken ikaz sistemi şu, ailenin sosyoekonomik durumu, devamsızlıklarını, akademik notlardaki başarısızlıkları izliyor ve ihtarda bulunuyor. O vakit vilayet müdürlüklerimiz, okul müdürlüklerimiz, rehber öğretmenlerimiz farklı sistemlerle aileyle buluşuyor, problemlerine tahlil üretmeye çalışıyor. Öteki bakanlıkları ilgilendiren bir sorun olursa da çözmeye çalışıyor. Takip sistemi de kayıtta olması gerektiği halde kayıt dışında olan öğrencileri tek tek bulup onu sisteme entegre etme sürecini içeriyor.”
“TÜRKİYE’DE EĞİTİMLE İLGİLİ NEGATİF BİR ALGI OLUŞTURAN BİR KESİM VAR”
Eğitim sistemi ile ilgili bir küme tarafından negatif algı oluşturulduğunu söyleyen Özer, “Mesela özel okullar için de ‘Özel okullar devlet okullarından daha düzgün.’ denir, hayır değil. Devlet okulları, özel okullardan çok uygun. Olağan ki geleneği olan özel okullar var. Okul imkanlarıyla ilgili değil, networküyle birlikte geçmiş gelenekle birlikte bunlar başka farklı şeyler.” şeklinde konuştu.
Eğitimde iktisadın ehemmiyetine dikkati çeken Özer, şunları aktardı:
“Devlet yapabileceğinin en güzelini yapmıştır ve her geçen yıl eğitimde bütçeyi en fazla ayırdığı alan Ulusal Eğitim Bakanlığı ve devam ediyor. Bizler de kalitesini artırmayla ilgili, bilhassa okul temelli bir biçimde siyasetlere tartı verdik. Biliyorsunuz okul temelli bütçe birinci sefer uygulandı. Türkiye’deki tüm okullara biz bütçe gönderiyoruz. 7 milyar 2022’de, bu öğretim yılında da 6 milyar, 13 milyar lira para gönderildi ve birinci defa gönderildi. Bu ne demektir? OECD raporunda geçiyor, ‘Okullar artık otonomisini kazanıyor.’ diyor. Ne demek? Artık kendi gereksinimlerini karşılayabilecek, kendi kararlarını alabilir duruma geliyor.”
Uzun vadeli yatırımlar yaptıklarını aktaran Özer, şu görüşleri paylaştı:
“Türkiye’de maksadımız daima kaliteyi artırmak, okullar ortası muvaffakiyet farkını azaltmak ve yalnızca akranlarıyla dünyadaki akranlarıyla güçlü bir formda rekabet edebilir bir ülke değil tıpkı vakitte devletini, milletini, önceliklerini, bedellerini, kültürünü de içselleştiren, dünyaya farklı şeyler söyleyebilme potansiyeli olan gençleri yetiştirmek. Bugün Türkiye Yüzyılı iddiasındaysak aslında en değerli sağlam desteklerinden bir tanesi eğitimde alınan aralıktır.”
“Siz Ağustos 2021’den itibaren Ulusal Eğitim Bakanı’sınız. Şimdiye kadar daha çok 20-21 yılın karnesi üzerinden ilerledik. Sizin periyodunuz nasıl geçti?” sorusunu Özer, şöyle yanıtladı:
“Ben başlangıçta dedim ki ‘Reform yapmayacağım.’ Türkiye’nin muhtaçlığı olan şey ıslahattan çok süreci güzelleştirmek. Yarının bugünden daha yeterli olmasını sağlayacak biçimde iyileştirmelere öncelik vermek. O küçük adımlar, bizim üzere devasa ölçeği olan bir yerde tıpkı Çin tesiri üzere oluyor. Yani Çin’deki küçük bir gelişme nüfusu baz aldığınızda devasa bir dalgalanmaya yol açıyor. Biz de tıpkı yaklaşımı sergiledik ve üç hususa yük verdik. Bir okul öncesi eğitim yaygınlaştırılması, iki, mesleksel eğitimin güçlendirilmesi, üç, öğretmenin mesleksel gelişiminin güçlendirilmesi. Okul öncesi eğitimini biraz evvel bahsettik. Aslında eşitsizlik orada yani okul ortası muvaffakiyet farkının başladığı yer, okul öncesi eğitim. Dünyadaki çalışmalar şunu gösteriyor, okul öncesi eğitimine devam eden bireyler hayatlarında eğitimde daha uzun mühlet eğitimde kalıyorlar, istihdamda daha uzun mühlet kalıyorlar. Ne demek bu? Bir ülke çok daha nitelikli bir insan kaynağına sahip oluyor. Üç, okul öncesi eğitimi yaygınlaştığı vakit, bayanın istihdamı artıyor. Çocuğunu fiyatsız bir biçimde verdiği vakit rahat bir biçimde istihdama dahil olabiliyor.”
Göreve başladığı tarihte Türkiye’de 2 bin 782 anaokulu olduğu bilgisini paylaşan Özer, “Bir, bir buçuk yıl üzere kısa bir müddette 6 bin 700 anaokulu kapasitesi oluşturduk.” dedi.
DEPREM BÖLGESİNDEKİ ÖĞRENCİLER TEKRAR OKULLARINA DÖNÜYOR
Türkiye Yüzyılı’nda öğretmenlere daha çok yatırım yapacaklarını açıklayan Özer, salgın süreci ve akabinde 6 Şubat’ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli sarsıntılarda gösterdikleri fedakarlık için öğretmenlere teşekkür etti.
Özer, “Türkiye birinci sefer asrın felaketi olarak nitelenen bir afetle yüzleşti hala tesirlerini yaşıyor. Orada çok canlarımızı kaybettik, Allah’tan rahmet diliyorum tüm kaybettiklerimize. Öğretmenlerimiz, birinci günden itibaren Bakanlıktan bir talimat beklemeden istekli bir halde bölgeye gittiler. Ekmek ürettiler, çadırlar kurdular, gönderilen eserlerin tasniflerini yaptılar, kurslar düzenlediler. Eğitimin ötesinde insani yardım ile ilgili her şeyi yaptılar. Bu coğrafya, gönül coğrafyası. Beşerler başkasına yardım ederek memnunluğu üretmeye çalışıyor.” ifadelerini kullandı.
“Deprem sonrasında nakilleri kolaylaştıran bir karar almıştınız, orada şu anki durum nasıl?” sorusu üzerine, dünya genelinde afetlerin akabinde birinci açılan yerlerin okullar olduğunu söz eden Özer, “Her yer ve her kuralda eğitime devam” mottosuyla çalıştıklarını ve etap etap okulları açtıklarını söyledi.
Bölgedeki eğitim sisteminin olağanlaşması ile öğrencilerin okullarına tekrar döndüğüne işaret eden Özer, “Bugün prestijiyle bölgeye kaydını tekrar aldıran öğrenci sayısı 82 bin 405 oldu. Yarısı geri dönmüş. En fazla dönüşün olduğu yerler sarsıntının en çok etkilediği yerler.” bilgisini verdi.
